ÇAYIN TARİHÇESİ: İLK KİM, NEREDE, NASIL BULDU?
Çay kelimesinin kökeni,
anavatanı Çin'e
dayanır. Mandarin
lehçesindeki ç'a
ve Amoy
lehçesindeki t'e
çayın iki farklı söyleniş şeklidir.
Çayın ilk yudumlanışı çok eskilere,
M.Ö. 2737 yılına, Çin İmparatorluğu'na kadar dayanır. Efsaneye
göre Çin’in
ilk imparatorlarından Shen Yung, çay bitkisinin tesadüfen sıcak suya düşmesine şahit olur. İmparator, işte bu keşifle birlikte
çayın büyüsüne kapılır ve yine efsaneye göre 7 yıl
boyunca o bölgede kalarak sürekli çay içer. İmparatorun kendi keşfi
hakkındaki düşüncesi çayın susuzluğu bastırdığı, harareti giderdiği ve uykuya olan isteği azalttığı şeklindeydi.
Çayın Avrupa’da ilk söz
edilişi ise
binlerce yıl sonra, 1559 yılında
gerçekleşir. 1606 yılı ise çayın Avrupa’yla tanıştığı yıl olarak tarihe geçer. 1635 yılından sonra, Hollanda ve Fransa, Avrupa’da çay tüketimine öncülük eden ülkeler olurlar.

İlk demlik örneklerinin Çin’den Avrupa’ya ulaşması ise 1650’li
yıllarda gerçekleşir.
1800'lü yıllarda Hollandalıların sömürgeleştirdiği Cava adası ile İngilizlerin sömürgesi Kuzey Hindistan'da çay ekimine
başlandı.
Seylan'da 1870'de Batum'da ise 1897'de çay yetiştirildi.

Thomas Lipton’un ilk dükkânı da 1871
yılında, İngiltere
/ Glasgow'da hizmete girer. 1890 yılına gelindiğinde Thomas Lipton,
Seylan’da ilk
çay tarlasını satın alır. Hindistan’dan getirilen çay tohumları 1903
yılından itibaren Kenya ’da yeşermeye başlar.
Amerika’da, sıcak havalarda çay satmakta zorlanan Richard Blechynden,
çayı soğuk
halde sunmayı akıl eder. Amerika kökenli Ice Tea
kavramı da işte bu tesadüfle doğar.
Poşet çayın keşfi ise 1908 yılında gerçekleşir.
OSMANLI’DA ÇAY
Osmanlı döneminde 16. yüzyıldan
itibaren çay yaprağına rastlanıyor. Ancak çay bu dönemlerde çok az kişi
tarafından ve ıtriyat olarak kullanılmıştı. 1839'da Tanzimat'ın ilanından sonra başlayan dönemde çay yavaş yavaş kahvaltılarda
boy gösterdi. Çay tarımı ise Sultan İkinci Abdülhamid döneminde başladı.
Türkiye'de çay ilk defa çiftçiler tarafından 1870'lerin sonlarında Artvin bölgesinde yetiştirildi. Kemalettin
Kuzucu'nun araştırmalarına göre 1878'de, Hopa'da ve Arhavi'de çay ekimi başarılı
olmuştu. Çalışmak için Rusya'ya giden yöre
erkekleri, oradan getirdikleri çay fidanlarını evlerinin bahçelerine ekmeleri
sonucu çay
Türkiye'ye girmişti.
Çay kısa bir süre sonra kazanç
kapısı haline gelince, devlet çaya vergi koydu. Çiftçilerin bu durumdan
şikâyetçi olmaları üzerine Trabzon Valisi Yusuf
Ziya Paşa vergi koymak yerine çay üretiminin teşvik edilmesi gerektiğini hükümete
bildirdi. Valinin bu müracaatı üzerine vergiler kaldırıldı.
RİZE'YE ÇAYI 1912'DE HULUSİ KARADENİZ GETİRDİ

Rize'ye çayı getiren kişi 1910'larda Rize Ziraat Odası reisliğini yürüten Hulusi Karadeniz'dir. Hulusi
Bey, Rusya'nın işgali altında olan Batum ile Rize'nin iklim şartlarının
benzediğinden hareket ederek, 1912'de oradan Rize'ye tohum getirdi. Bahçesine ektiği çay tohumları kısa bir
süre sonra netice verdi ve çay filizleri yükseldi. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması ve Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa girmesi çay
tarımı teşebbüsünü akim bıraktı. Rize'nin Ruslar tarafından işgali üzerine
Hulusi Bey göç etti. Rize'nin işgalden kurtulmasından bir süre sonra 1919'da
Rize'ye geri döndüğünde çay meselesine tekrar el attı ve günümüze kadar gelişen
çay tarımının öncülüğünü etmiş oldu.
Türkiye'nin Çay Konusunda Dünya Üzerindeki
Yeri:
Çay tarım alanlarının genişliği bakımından
üretici ülkeler arasında 6. sırada,
Kuru çay üretimi bakımından
üretici ülkeler arasında 5. sırada,
Yıllık kişi başına tüketim bakımından dünya
ülkeleri arasında 4. sırada yer
almaktadır.