ÇARŞAFIN ÜLKEMİZDEKİ TARİHİ GELİŞİMİ
Çarşaf kelimesi, Farsça çader-şepten [gece örtüsü] bozularak Türkçe’ye girmiştir;
tesettür için ev dışında giyilen üstlüktür.

Tanzimat döneminde hacca giden İranlılardan
alınan çarşaf, önceleri bid’at sayılıp pek
tutulmamışsa da, 1870’ten sonra yaygınlaştı.
Yaşmak ile ferace giyilirken, 1872’de Subhi Paşanın Suriye valiliğinden dönüşünde ailesi Suriye’den getirdikleri
çarşafla görününce, İstanbul’da çarşaf moda oldu. (Musahibzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı)
1889’dan sonra
açık feraceli iki paşa kızına birkaç külhanbeyi laf atıp
feracelerini yırtınca, bu defa çarşafa rağbet arttı.
Bid’at diyenler de giydi. (Sermed Muhtar Alus, Aylık Ansiklopedisi sayı 36)
II. Abdülhamid Han, 4 Ramazan 1309 (2 Nisan 1892) tarihli bir emirle çarşafı
yasakladı. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)
1913’te yüz binlerce Balkan muhacirleri
İstanbul’a Ortodoks kadınlarının
giydiği siyah
çarşafı ile gelmişti. Zamanla bu da İstanbul’a yayıldı. Hükümetin
zaten uğraşacak hâli yoktu, çarşafa mani olamadı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimler
sözlüğü)