CAMIN TARİHÇESİ
Cam, kumun soda ve kireçle karıştırılıp öğütülerek 1000 dereceden daha yüksek sıcaklıkta eritilmesiyle elde edilir. Bu karışım
ile “soda camı”
üretilir. Renkli
camlar, karışıma metal tuzları katılarak
üretilir.
İnsanoğlu var olduğundan beri “obsidyen” denilen doğal camla tanışıyor.
Günlük
hayatta kullanılan cam ise birkaç bin
yıldır biliniyor.
İlk
olarak
ne zaman üretildiği net
olarak bilinmese de, elde mevcut en eski cam eşyalar yaklaşık
olarak MÖ
2500 yıllarına ait Antik Mısır boncuklarıdır. Daha geç dönem Mısır bulgularında
ise tüye benzer renkli zikzak paternleri olan cam kaplara rastlanır. Camdan,
modern anlamda mozaik
yapımına ise Ptolemaic devirde İskenderiye'de
ve Antik
Roma medeniyetlerinde rastlanır.
Üzerinde tarihi yazılı en eski cam,
M Ö. 1551 -1527 yıllarında yaşayan Firavun Amenhotep’e
ait iri bir boncuktur. Bu boncuk şimdi, İngiltere de Cboford müzesindedir.

Yunanlı tarihçi Pliny, Mezopotamya’da kervancıların yaktığı
ocakta, kazara karışan soda ve kumun eriyip cama dönüşmesiyle camcılığın başladığını
yazmıştır. Mezopotamya’da eski seramik boncuklar, seramik sırrı ile kaplanırdı. Seramik üzerindeki “sır”
bir çeşit camdır. M.Ö. 2500’lerdeki boncuklar ise tamamen bu
camdan yapılmıştır. Bu nedenle seramik üreticilerinin
camı keşfettiği
de düşünülüyor.
Dünyanın en eski cam yapım reçetesi ise M.Ö. 650 yılında
Mezopotamya’da
bir kil tablete yazılmıştır.
Hıristiyanlık
döneminde, cam artık
pencerelerde kullanılmaya
başlamıştı. Ayrıca, boruyla üflenerek camın
şekillendirilmesi, Hıristiyanlığın ilk dönemlerine ait bir uygulamadır.
15.yüzyıl civarında Venedik’te
ilk kristal cam icat edildi. 1675
yılında George Ravenscroft adlı cam ustası, cama kurşun oksit ilave ederek
kurşunlu camın icadını yapmıştır. Büyük cam levhaların
icadı ise
günümüze yakın bir tarihte; 1902 yılında
yapılmıştır.
Camdan yapılmış kavanozlar ve şişeler, 1904 yılının Ağustos
ayında, Michael
Owen’ın icat ettiği bir makine ile yapılmaya başlanmıştır.
Türk
tarihinde ise camcılığın yeri çok büyüktür.
Yapılan kazı araştırmalarında Selçuklular ve Artuklular dönemine ait cam işleri
bulunmuştur. Bu cam işlerinden bazıları Diyarbakır’da ki Artuk sarayına aittir. Bulunan cismin şekil ve yapısı incelendiğinde
eserin mozaik cam küplerden oluşmuş bir ejder figürü olduğu
anlaşılmıştır. Selçuklu
devletinin aynı zamanda başkenti olan
Konya’da ki Kubadabad
sarayında ise fil gözü denilen
bombeli kadeh
ve tabak
benzeri bir cam
eşya çıkartılmıştır.
Osmanlı
İmparatorluğunda
camcılık devlet tarafından desteklenen ve bu sebeple çok ileri olan bir
kurumdur. Bu sebeple cam yapım evleri İstanbul’un
belli yerlerine toplanmış ve üretim bu yerlerde özel yerlerden getirtilen kumlarla
yapılmıştır. 19.
Yüzyılda ise meslek zirveye çıkmış ve Avrupa’da ki Opal cam yapım tekniğini öğrenen Derviş Mehmet Dede sayesinde camcılık ülkemizde o dönemler üst düzeye gelmiştir.
Atatürk tarafından 1935’de kurdurulan Paşabahçe,
modern
camcılığın dünyadaki en iyi
temsilcilerinden biridir. Ülkemizde Türkiye Şişe ve Cam fabrikaları A.Ş ve
Çayırova 1961,
Topkapı cam fabrikası 1969, Sinop cam fabrikası 1980, Trakya cam fabrikası 1981
ve Kırıkkale cam fabrikası 1984 yıllarında üretime geçmişlerdir. Cam sanayi
ülkemiz için çok önemli bir yere sahip olmakla birlikte fabrikalar tarafından
üretilen ürünün dörtte
birinden fazlası yurt dışına ihraç edilmektedir.